Dostlarım,
Sizlerin şahsında,
Bütün Yunan halkını yürekten selamlıyorum!..
Benim sinemam, ezilen halkımın barış ve mücadele çığlığıdır. Ve bugün bu çığlık, devrim ve demokrasi mücadelesinin bir soluğu olarak, bütün dünyada yankılanıyor.
Bana göre sanat bir silahtır. Bu silahı iyi kullanmalıyız. Kimi zaman bir şiir, bir şarkı, kitlelerin dilinde, zalimlerin kalelerini temellerinden sarsan, onu yıkıma hazırlayan bir güç olur. Sizler bu silahı çok iyi kullandınız ve halkınız bu silahları savaş aracı olarak kendi yaşamlarının bir parçası haline getirdiler. Melina Mercury, Faranduri, Teodorakis, Ritsos, Vasilikos, Gavras ve birçok sanatçı, faşizme karşı mücadelenin sembolleri olarak, aklımıza ve yüreğimize yazıldılar. Şimdi de benim halkım, bir zamanlar Yunan halkının geçtiği acılar ve direnişler köprüsünden geçiyor.
Halkım ve düşünen bütün insanlar için Türkiye bir cezaevidir. Kabus şatosudur. Türkiye’nin en değerli yazarları yargıç önünde. Ömrünün uzun yıllarını cezaevlerinde geçirmiş olan Aziz Nesin, yine tehlikede. Üyesi bulunduğum Yazarlar Sendikası yargılanıyor. Ve aynı zamanda binlerce insan ölüm ve ağır ceza tehditleri altında. Ulusal ve demokratik hakları için direnen Kürt halkı eziliyor. Ama yenilmeyeceğiz, teslim olmayacağız, kazanacağız. Çünkü halkı tüketmek mümkün değildir.
Benim halkım, sadece silahlarla değil, şiirlerle ve şarkılarla da döğüşür. Nâzım Hikmet’in şiirleri, en kalın, en acımasız taş duvarları delmeyi başardı, yüreklere ve bilinçlere ulaştı. Osmanlı despotizmine karşı mücadele eden Pir Sultan, hâlâ türkülerimizde ve mücadelemizde yaşıyor. Büyük Kürt şairi Cigerhun bu kavganın bir parçasıdır. Eğer ben, bu mücadele geleneğine yeni bir halka eklersem, ne mutlu.
Dostlarım,
Buradaki toplantı, Türkiye, Kıbrıs ve Yunan halklarının demokrasi, barış ve kardeşlik isteğinin bir ifadesidir.
Eğer bugün, iktidar faşist cuntanın elinde değil de, halkın elinde olsaydı, demokratik bir halk iktidarına sahip olsaydık iki ülke arasında tehlike rüzgarları değil, barış ve kardeşlik rüzgarları eserdi; Kıbrıs işgal altında olmazdı. Ancak inanıyorum ki, faşist cuntayı halkımız yıkacaktır. Ege barış ve kardeşlik gölü olacaktır. Çünkü hayatı seven, dans eden ve şarkı söyleyen halkınız halkımın dostudur. Ve bana gösterilen sıcak ilgi ve destek de, aslında, halkınızın halkıma gösterdiği dostluğun ifadesidir.
Arkadaşlar,
Nicosia Film Kulübü tarafından düzenlenen “Kıbrıs-Türkiye-Yunanistan Halkları Kardelik Haftası”nı, en içten devrimci duygularla selamlıyorum.
Böylesi bir haftanın benim için anlamı, genel olarak bütün dünyada, özel olarak da Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan’da, halkların birliğine düşmanlıktan yarar uman kışkırtıcı anlayışa ve bu anlayışı sistemli bir biçimde kitlelere yayarak, onların birbirlerine karşı kuşku ve güvensizliğini ve düşmanlığını sağlamaya çalışan her türden emperyalistlere ve onların işbirlikçilerine karşı meydan okumadır. Bu nedenledir ki, kendi ülkemde askeri faşist diktatörlük ve işbirlikçi burjuvazi ve her türden gericilerle derinleştirilmeye çalışılan Rum halkına düşmanlık duygularını, sosyal şovenizmi, halkların birbirlerine güvensizlik duymalarına yarayacak her türden girişimi nefretle lanetliyorum. Çünkü inanıyorum ki, dünya proletaryasının ve ezilen halkların sosyal kurtuluşu için, milliyet farkı gözetmeksizin, tüm işçilerin ve ezilen halkların birliğine ihtiyacımız vardır.
Yine bu nedenledir ki, Yunanistan ve Kıbrıs’ta, Türkiye halklarına karşı düşmanlık duygularını yaymak isteyen ve bundan yarar uman, karakteri ve uluslararası dayanakları Türkiye’dekine benzeyen siyasal ve sosyal güçler vardır. Onları da, aynı biçimde, aynı duygularla lanetliyorum. Halkların birliği, kardeşliği ve dayanışmasını engelleyen her engel mutlaka yıkılmalıdır… yıkılacaktır da!
Açık ve acı bir gerçektir ki, Kıbrıs’ın bir bölümü, 1974 Temmuz’undan bu yana Türk Ordusu’nun işgali altındadır.
İşgalin kaldırılması ve her iki milliyetten halkların barış içinde bir arada yaşaması için adil ve kalıcı bir çözümün bulunabilmesi, ulusal eşitsizliklere son verilebilmesi, emperyalist güçlerin denetiminde, burjuvalar arası bir anlaşmayla sağlanamaz. Kalıcı ve adil bir çözüm, ancak proletarya önderliğinde, halkların ortak mücadelesi ile sağlanabilir… Halklar arasındaki barış, halklar arasında düşmanlık yaratan sosyal kaynaklar kurutulmadan sağlanamaz.
Kıbrıs ve Yunan halklarını, halkıma duyduğum sıcak ve sarsılmaz sevginin ateşi ile kucaklıyorum.
Yaşasın Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan halklarının kardeşliği!..
Kahrolsun işgal!..
Halkların gerçek dostluğu ve barış için, bütün dünyanın işçileri ve ezilen halkları, birleşiniz!..
19 Ocak 1982’de Yunanistan’da yapılan bir toplantıdaki konuşma.
Sizlerin şahsında,
Bütün Yunan halkını yürekten selamlıyorum!..
Benim sinemam, ezilen halkımın barış ve mücadele çığlığıdır. Ve bugün bu çığlık, devrim ve demokrasi mücadelesinin bir soluğu olarak, bütün dünyada yankılanıyor.
Bana göre sanat bir silahtır. Bu silahı iyi kullanmalıyız. Kimi zaman bir şiir, bir şarkı, kitlelerin dilinde, zalimlerin kalelerini temellerinden sarsan, onu yıkıma hazırlayan bir güç olur. Sizler bu silahı çok iyi kullandınız ve halkınız bu silahları savaş aracı olarak kendi yaşamlarının bir parçası haline getirdiler. Melina Mercury, Faranduri, Teodorakis, Ritsos, Vasilikos, Gavras ve birçok sanatçı, faşizme karşı mücadelenin sembolleri olarak, aklımıza ve yüreğimize yazıldılar. Şimdi de benim halkım, bir zamanlar Yunan halkının geçtiği acılar ve direnişler köprüsünden geçiyor.
Halkım ve düşünen bütün insanlar için Türkiye bir cezaevidir. Kabus şatosudur. Türkiye’nin en değerli yazarları yargıç önünde. Ömrünün uzun yıllarını cezaevlerinde geçirmiş olan Aziz Nesin, yine tehlikede. Üyesi bulunduğum Yazarlar Sendikası yargılanıyor. Ve aynı zamanda binlerce insan ölüm ve ağır ceza tehditleri altında. Ulusal ve demokratik hakları için direnen Kürt halkı eziliyor. Ama yenilmeyeceğiz, teslim olmayacağız, kazanacağız. Çünkü halkı tüketmek mümkün değildir.
Benim halkım, sadece silahlarla değil, şiirlerle ve şarkılarla da döğüşür. Nâzım Hikmet’in şiirleri, en kalın, en acımasız taş duvarları delmeyi başardı, yüreklere ve bilinçlere ulaştı. Osmanlı despotizmine karşı mücadele eden Pir Sultan, hâlâ türkülerimizde ve mücadelemizde yaşıyor. Büyük Kürt şairi Cigerhun bu kavganın bir parçasıdır. Eğer ben, bu mücadele geleneğine yeni bir halka eklersem, ne mutlu.
Dostlarım,
Buradaki toplantı, Türkiye, Kıbrıs ve Yunan halklarının demokrasi, barış ve kardeşlik isteğinin bir ifadesidir.
Eğer bugün, iktidar faşist cuntanın elinde değil de, halkın elinde olsaydı, demokratik bir halk iktidarına sahip olsaydık iki ülke arasında tehlike rüzgarları değil, barış ve kardeşlik rüzgarları eserdi; Kıbrıs işgal altında olmazdı. Ancak inanıyorum ki, faşist cuntayı halkımız yıkacaktır. Ege barış ve kardeşlik gölü olacaktır. Çünkü hayatı seven, dans eden ve şarkı söyleyen halkınız halkımın dostudur. Ve bana gösterilen sıcak ilgi ve destek de, aslında, halkınızın halkıma gösterdiği dostluğun ifadesidir.
Arkadaşlar,
Nicosia Film Kulübü tarafından düzenlenen “Kıbrıs-Türkiye-Yunanistan
Böylesi bir haftanın benim için anlamı, genel olarak bütün dünyada, özel olarak da Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan’da, halkların birliğine düşmanlıktan yarar uman kışkırtıcı anlayışa ve bu anlayışı sistemli bir biçimde kitlelere yayarak, onların birbirlerine karşı kuşku ve güvensizliğini ve düşmanlığını sağlamaya çalışan her türden emperyalistlere ve onların işbirlikçilerine karşı meydan okumadır. Bu nedenledir ki, kendi ülkemde askeri faşist diktatörlük ve işbirlikçi burjuvazi ve her türden gericilerle derinleştirilmeye çalışılan Rum halkına düşmanlık duygularını, sosyal şovenizmi, halkların birbirlerine güvensizlik duymalarına yarayacak her türden girişimi nefretle lanetliyorum. Çünkü inanıyorum ki, dünya proletaryasının ve ezilen halkların sosyal kurtuluşu için, milliyet farkı gözetmeksizin, tüm işçilerin ve ezilen halkların birliğine ihtiyacımız vardır.
Yine bu nedenledir ki, Yunanistan ve Kıbrıs’ta, Türkiye halklarına karşı düşmanlık duygularını yaymak isteyen ve bundan yarar uman, karakteri ve uluslararası dayanakları Türkiye’dekine benzeyen siyasal ve sosyal güçler vardır. Onları da, aynı biçimde, aynı duygularla lanetliyorum. Halkların birliği, kardeşliği ve dayanışmasını engelleyen her engel mutlaka yıkılmalıdır… yıkılacaktır da!
Açık ve acı bir gerçektir ki, Kıbrıs’ın bir bölümü, 1974 Temmuz’undan bu yana Türk Ordusu’nun işgali altındadır.
İşgalin kaldırılması ve her iki milliyetten halkların barış içinde bir arada yaşaması için adil ve kalıcı bir çözümün bulunabilmesi, ulusal eşitsizliklere son verilebilmesi, emperyalist güçlerin denetiminde, burjuvalar arası bir anlaşmayla sağlanamaz. Kalıcı ve adil bir çözüm, ancak proletarya önderliğinde, halkların ortak mücadelesi ile sağlanabilir… Halklar arasındaki barış, halklar arasında düşmanlık yaratan sosyal kaynaklar kurutulmadan sağlanamaz.
Kıbrıs ve Yunan halklarını, halkıma duyduğum sıcak ve sarsılmaz sevginin ateşi ile kucaklıyorum.
Yaşasın Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan halklarının kardeşliği!..
Kahrolsun işgal!..
Halkların gerçek dostluğu ve barış için, bütün dünyanın işçileri ve ezilen halkları, birleşiniz!..
19 Ocak 1982’de Yunanistan’da yapılan bir toplantıdaki konuşma.
0 yorum:
Yorum Gönder