16 Aralık 2011 Cuma

YENİ YILA GİRERKEN YENİ TİPTE PARTİ / Yılmaz Güney Yazıları



Hal­kı­ma;
Tür­ki­ye-Kür­dis­tan’ın çe­şit­li mil­li­yet­le­rin­den iş­çi­le­ri­ne, köylü­le­ri­ne;
Emek­çi­le­re, ay­dın­la­ra ve öğ­ren­ci­le­re;
Genç su­bay­la­ra, as­ker­le­re;
Ya­kın­la­rı­ma, ar­ka­daş­la­rı­ma ve yol­daş­la­rı­ma!..

1983’e gi­rer­ken, ül­kem­den ay­rı­lı­şı­mın on­be­şin­ci ayı do­la­cak. Her yıl so­nu, her­kes için ol­ma­sı ge­rek­ti­ği gi­bi be­nim için de cid­di bir he­sap­laş­ma­dır. Hem ken­di ken­di­me he­sap­laş­ma, hem de hal­kı­ma he­sap ver­me. Çün­kü ken­di­mi, ta­ri­he ve hal­kı­ma kar­şı so­rum­lu sa­yıyo­rum.

Bu­gü­ne ka­dar, fa­şist ge­ri­ci ke­sim­le­rin ağız­dan ağı­za sin­si­ce yay­gın­laş­tır­dık­la­rı de­di­ko­du ve ka­ra­la­ma­la­rın ya­nı sı­ra, Ter­cü­man’dan Hür­ri­yet’e bir yı­ğın ge­ri­ci ga­ze­te; Tah­sin Öz­tin’den Er­gün Gö­ze’ye her tür­den ge­ri­ci ve halk düş­ma­nı ki­ra­lık ya­zar, el­bir­li­ği ile be­ni ka­ra­la­ma­ya, hal­kı­mın fa­şiz­min pen­çe­sin­den kur­tul­ma­sı uğ­ru­na yap­tı­ğım dev­rim­ci ça­lış­ma­la­rı­mın içe­ri­ği­ni çar­pıt­ma­ya özel bir önem gös­ter­di­ler. İde­olo­jik ve si­ya­si ola­rak ba­na ce­vap ve­re­cek ye­te­nek­le­ri ol­ma­dı­ğı için, kü­für ede­bi­ya­tı­nı seç­ti­ler. Amaç­la­rı be­ni hal­kı­mın gö­zün­de kü­çük dü­şür­mek, ba­na du­yu­lan gü­ve­ni ze­delemek­ti. Öte yan­dan be­ni kış­kır­ta­rak, yap­ma­mı, yap­tır­ma­mı bek­le­dik­le­ri şey­ler de var­dı ki, bu ko­nu­da da ce­vap­sız kal­ma­la­rı, on­la­rı da­ha da az­gın­laş­tır­dı.

Ge­ri­ci çev­re­ler, be­ni ge­nel ola­rak Tür­ki­ye aley­hin­de bir in­san ola­rak gös­ter­mek is­ti­yor­lar. Ben, Tür­ki­ye aley­hin­de de­ğil, Tür­ki­ye’yi bir ce­za­evi ha­li­ne gel­ti­ren­le­re, hal­kı bas­kı ve zu­lüm al­tın­da tu­tan­la­ra, hal­kı aç­lı­ğa ve yok­lu­ğa mah­kum eden­le­re kar­şı çar­pı­şı­yo­rum. Ben, Tür­ki­ye’yi, Ame­ri­kan em­per­ya­liz­mi­nin jan­dar­ma ka­ra­ko­lu ya­pan­la­ra kar­şı; iş­çi­le­rin, kö­yü­le­rin ve ge­niş emek­çi kit­le­le­rin eko­no­mik, de­mok­ra­tik, hak­la­rı­nı gas­pe­den za­lim­le­re kar­şı çar­pı­şı­yo­rum. Her­kes bi­li­yor ki, ben, yurt dı­şın­da söy­le­dik­le­ri­min ay­nı­sı­nı Tür­ki­ye’de iken de söy­le­dim. Hem de en zor ko­şul­lar al­tın­da iken. Yar­gı­lan­mak üze­re çı­ka­rıl­dı­ğım mah­ke­me kür­sü­le­rin­de, em­per­ya­liz­me, fa­şiz­me soy­gun ve sö­mü­rü­ye, Kürt ulu­su üze­rin­de­ki ulu­sal bas­kı­ya kar­şı ol­du­ğu­mu ba­ğı­ra ba­ğı­ra hay­kır­dım. As­ke­ri ve si­vil mah­ke­me­le­rin ar­dı ar­dı­na ver­dik­le­ri ve bun­dan son­ra da ve­re­cek­le­ri ce­za­lar bu­nun ka­nı­tı de­ğil mi?

Be­ni, “va­tan ha­ini”, “ki­ra­lık” gi­bi sı­fat­lar­la hal­kı­mın gö­zün­de ze­de­le­me­ye ça­lı­şan­la­ra la­yık ol­duk­la­rı der­si hal­kı­mın ve­re­ce­ği­ne ina­nı­yo­rum. Hal­kım be­ni de, on­la­rı da iyi ta­nı­yor. Bu ko­nu­da a­lnım açık, ba­şım dik­tir. Bu­gü­ne ka­dar hak­kım­da sür­dü­rü­len ge­ri­ci pro­pa­gan­da­lar kar­şı­sın­da ken­di­mi sa­vun­ma ih­ti­ya­cı­nı bi­le duy­mu­yo­rum. Ga­ze­te­le­rin­den ki­ra­lık ya­zar­la­rı­na ka­dar, ya­kın­la­rı­ma ve ar­ka­daş­la­rı­ma iş­ken­ce eden po­lis­ler­den muh­bir­le­re ka­dar, fa­şist zul­mün yü­rü­tü­cü­sü ve­ya suç or­ta­ğı her­kes, gü­nü ve za­ma­nı gel­di­ğin­de yap­tık­la­rı­nın he­sa­bı­nı öde­ye­cek­tir. Rüz­gar eken fır­tı­na bi­çer. Unu­tul­ma­sın. Be­nim so­ru­num, ki­şi­sel bir so­run, ki­şi­sel bir kav­ga de­ğil, sı­nıf kav­ga­sı­dır. Bu ne­den­le, ba­na ve ya­kın­la­rı­ma yö­ne­len sal­dı­rı ve bas­kı­la­rı hal­kı­ma ve onun yi­ğit ev­lat­la­rı­na ya­pıl­mış bas­kı­la­rın bir par­ça­sı ola­rak gö­rü­yo­rum ve mü­ca­de­le­yi bu açı­dan de­ğer­len­di­ri­yo­rum. Bu ne­den­le de kar­şı­ma si­ya­si ik­ti­da­rı elin­de bu­lun­du­ran sı­nıf güç­le­ri­ni ve on­la­rın en baş­ta­ki yö­ne­ti­ci­le­ri­ni ve so­rum­lu­la­rı­nı alı­yo­rum. Be­nim mu­ha­ta­bım on­lar­dır. Be­nim he­sap­laş­mam on­lar­la ola­cak­tır.

Dev­rim ve de­mok­ra­si mü­ca­de­le­si­nin te­mel so­ru­nu, si­ya­si ik­ti­dar so­ru­nu­dur. Em­per­ya­liz­me, fa­şiz­me ve ge­ri­ci­li­ğe kar­şı ver­di­ği­miz mü­ca­de­le­nin za­fe­ri, si­ya­si ik­ti­da­rın ele ge­çi­ril­me­si­ne bağ­lı­dır. Hal­kı­mı­zın top­lum­sal ve si­ya­sal kur­tu­lu­şu­nun anah­ta­rı bu­dur.

İçin­de bu­lun­du­ğu­muz ob­jek­tif ko­şul­lar­da ta­ri­hin bi­ze yük­le­di­ği gö­rev, fa­şist dik­ta­tör­lü­ğün yı­kıl­ma­sı ve ye­ri­ne pro­le­tar­ya ön­der­li­ğin­de de­mok­ra­tik bir dü­ze­nin ku­rul­ma­sı­dır ve biz bu gö­re­ve sa­hip çı­kı­yo­ruz. Bu gö­re­ve sa­hip çık­ma­mak ve ge­rek­le­ri­ni ye­ri­ne ge­tir­me­mek, hal­ka iha­net an­la­mı­na ge­lir.

İş­te fa­şist­le­rin, ge­ri­ci­le­rin, her tür­den halk düş­man­la­rı­nın bi­ze kar­şı az­gın­ca sal­dır­ma­la­rı­nın, esas ne­de­ni de, bi­zim bu gö­re­ve tüm gü­cü­müz­le sa­rıl­mış ol­ma­mız­dır.

7 Ka­sım Ana­ya­sa Re­fe­ran­du­mu, bir ger­çe­ği bü­tün çıp­lak­lı­ğı ile or­ta­ya çı­kart­mış­tır. Ar­tık bir De­mi­rel, bir Ece­vit ve bu­na bağ­lı ola­rak bir AP ve CHP ta­ri­hi ve si­ya­si ola­rak var­lık ne­den­le­ri­ni yi­tir­miş­ler­dir. Yi­ne, bu­gü­ne ka­dar dev­rim ve de­mok­ra­si cep­he­sin­de sa­va­şan grup­lar ve ör­güt­ler de, son on yı­lı ve özel­lik­le de son iki yı­lı na­sıl de­ğer­len­dir­dik­le­ri­ni, halk­la iliş­ki­le­ri­nin ni­te­li­ği­ni en açık bi­çi­miy­le gör­müş ol­ma­lı­dır. Ken­di­le­ri­ni “ön­der” gö­ren­le­rin, şap­ka­la­rı­nı ön­le­ri­ne ko­yup dü­şün­me­le­ri­nin za­ma­nı­dır. Ken­di ger­çek­le­riy­le he­sap­laş­mak ve doğ­ru­la­rı ka­bul et­mek, dev­rim ve de­mok­ra­si adı­na ya­pa­cak­la­rı en olum­lu dav­ra­nış ola­cak­tır. Oya­lan­mak, ol­gu­la­rı baş­ka tür­lü gös­ter­me­ye ça­lış­mak, an­cak dev­ri­me za­rar ve­rir.

Ya­şa­dı­ğı­mız ger­çek­ler ve ob­jek­tif ko­şul­lar açık­ça gös­ter­mek­te­dir ki, dev­rim ve de­mok­ra­si mü­ca­de­le­si ye­ni bir dö­nüm nok­ta­sın­da­dır. Tür­ki­ye-Kür­dis­tan dev­ri­mi, öz­gül ko­şul­la­rı ne­de­niy­le, ye­ni tip­te bir dev­rim aşa­ma­sı­nı, ye­ni tip­te bir par­ti ör­güt­len­me­si­ni, ye­ni tip­te bir cep­he­yi, ye­ni tip­te bir dev­rim­ci ça­lış­ma­yı ve mi­li­tan özel­lik­le­ri­ni gün­de­mi­mi­ze ge­tir­miş­tir. Ken­di­le­ri­ni “par­ti” ola­rak su­nan­la­rın du­ru­mu or­ta­da­dır.

Ya­kın ta­ri­hi geç­mi­şin önü­mü­ze koy­du­ğu ör­nek­ler İs­pan­ya, Por­te­kiz ve Yu­na­nis­tan ör­nek­le­ri­dir. Ya­ni, açık sı­nıf mü­ca­de­le­si­nin ve­ri­le­me­di­ği, baş­ta iş­çi sı­nı­fı ol­mak üze­re, emek­çi halk kit­le­le­ri ile kök­lü bağ­la­rın ku­ru­la­ma­dı­ğı, uzun bir fa­şist dö­ne­min ar­dın­dan gel­en zo­run­lu bur­ju­va de­mok­ra­si­si. Say­dı­ğım ül­ke­ler­de si­ya­si dev­ri­me dev­rim­ci pro­le­tar­ya ön­der­lik ede­me­di. Çün­kü dev­rim­ci bir pro­le­tar­ya­ya ve ge­niş kit­le­le­ri ku­cak­la­yan dev­rim­ci bir par­ti­ye sa­hip de­ğil­ler­di. Di­yo­ruz ki, böy­le­si bir si­ya­si dev­ri­me, adı bur­ju­va de­mok­ra­si­si ol­du­ğu için, bur­ju­va­zi­nin şu ya da bu ka­na­dı de­ğil, biz­zat dev­rim­ci pro­le­tar­ya ve onun dev­rim­ci par­ti­si ön­der­lik et­me­li­dir. Be­lirt­me­li­yiz ki, bu­gün için Tür­ki­ye-Kür­dis­tan’da, et­kin bir bur­ju­va mu­ha­le­fet yok­tur. An­cak dev­rim­ci mü­ca­de­le­nin ge­liş­me­si ve fa­şiz­min ken­di iç çe­liş­me­le­ri­nin yo­ğun­laş­ma­sı ile çö­kü­şe doğ­ru git­me­si ha­lin­de, dev­rim­ci mü­ca­de­le­nin zo­run­lu de­mok­rat­lar ha­li­ne ge­ti­re­ce­ği ka­nat­lar or­ta­ya çı­ka­cak­tır. Bu ne­den­le­dir ki, hem dev­ri­mi iler­let­mek ve hem de önü­müz­de­ki aşa­ma­yı doğ­ru de­ğer­len­dir­mek gö­re­viy­le yü­küm­lü olan pro­le­tar­ya­nın, böy­le­si bir dev­ri­me ön­der­lik et­me­si vaz­ge­çil­mez ta­ri­hi bir gö­rev­dir. De­mok­ra­si ve sos­ya­lizm mü­ca­de­le­si, bu­gün­kü dün­ya ko­şul­la­rın­da, her za­man­kin­den da­ha çok iç içe geç­miş­tir. Baş­ta pro­le­tar­ya ol­mak üze­re, emek­çi kit­le­le­rin açık sı­nıf mü­ca­de­le­si ve­re­bil­me­si, kit­le­le­rin si­ya­si an­lam­da da­ha da eği­ti­le­bil­me­si, iş­çi sı­nı­fı­nın bir­li­ği­nin sağ­la­na­bil­me­si için böy­le­si bir dev­ri­min ve onun ge­ti­re­ce­ği si­ya­si öz­gür­lük­le­rin bü­yük bir öne­mi var­dır. Kit­le­le­rin, an­ti fa­şist si­ya­si bir dev­rim için eği­til­miş ol­ma­la­rı ve böy­le bir dev­ri­mi ba­şar­mış ol­ma­la­rı, asıl he­de­fe doğ­ru emin adım­lar­la iler­le­me­le­ri için ye­ter­li de­ğil­dir.

Eğer pro­le­tar­ya ön­der­li­ğin­de de­ğil de bur­ju­va­zi­nin şu ya da bu ka­na­dı­nın ön­der­li­ğin­de bir si­ya­si dev­rim söz ko­nu­su olur­sa, pro­le­tar­ya ve emek­çi halk kit­le­le­ri, çok geç­me­den bur­ju­va­zi­nin ge­ri­ci nam­lu­la­rıy­la kar­şı­la­şa­cak­lar­dır. Bur­ju­va de­mok­ra­tik dev­ri­min sı­nır­la­rı için­de bo­ğul­ma­ya­cak ve dev­ri­mi ob­jek­tif ger­çek­li­ğe uy­gun ola­rak bir üst aşa­ma­sı­na yük­sel­te­cek olan tek sı­nıf pro­le­tar­ya­dır. Ba­ğım­sız, de­mok­ra­tik Tür­ki­ye-Kür­dis­tan’ı ya­ra­ta­bi­le­cek, baş­ta ABD ve Sov­yet sos­yal em­per­ya­liz­mi ol­mak üze­re, dün­ya­nın bü­tün em­per­ya­list ve ge­ri­ci güç­le­ri­ne kar­şı uz­laş­maz ve ka­rar­lı bir sa­vaş sür­dü­re­cek olan tek sı­nıf pro­le­tar­ya­dır. Ulus­la­rın ka­der­le­ri­ni ta­yin hak­kı il­ke­si­ne say­gı gös­te­re­cek ve onu ha­ya­ta ge­çi­re­cek tek sı­nıf yi­ne pro­le­tar­ya­dır.

An­cak böy­le­si bir dev­ri­me ön­der­lik ede­bi­le­cek bir par­ti ve ör­güt­len­me he­nüz yok­tur. So­ru­nu­muz, baş­ta pro­le­tar­ya ol­mak üze­re, emek­çi kit­le­le­ri eği­te­cek, ör­güt­le­ye­cek, son yıl­lar­da dev­rim­ci­le­re du­yu­lan gü­ven­siz­li­ği, umut­suz­lu­ğu, umut ve gü­ve­ne dö­nüş­tü­re­bi­le­cek böy­le­si bir par­ti­yi ya­rat­ma so­ru­nu­dur.

Böy­le bir par­ti, dev­ri­min giz­li ve açık düş­man­la­rı­na kar­şı ka­rar­lı bir mü­ca­de­le için­de do­ğa­cak ve bü­yü­ye­cek­tir.

Böy­le bir par­ti, ken­di­si­ni dev­rim­ci ilan eden, fa­kat dev­ri­me za­rar ve­ren bir yı­ğın akı­ma kar­şı, ide­olo­jik sa­vaş için­de olu­şa­cak­tır.
Böy­le bir par­ti, Tür­ki­ye-Kür­dis­tan dev­rim­ci ha­re­ket­le­ri­ne bu­gü­ne ka­dar ege­men olan ide­olo­jik has­ta­lık­la­rı ye­ne­rek, yan­lış kav­ra­yış­la­rı yı­ka­rak, doğ­ru bir ide­olo­jik ve si­ya­si çiz­gi iz­le­ye­rek güç­le­ne­cek­tir. Böy­le bir par­ti, pra­tik ça­lış­ma­la­rıy­la ve söy­lem­le­riy­le, hal­kın dev­rim­ci­le­re duy­du­ğu gü­ven­siz­li­ği ve kuş­ku­la­rı ye­ne­rek ön­cü ni­te­li­ği­ni pe­kiş­ti­re­cek­tir.

Böy­le bir par­ti, dü­zen par­ti­si de­ğil, sa­vaş par­ti­si ol­ma­lı­dır. Si­ya­si eği­ti­mi­nin odak nok­ta­sı­na, si­lah­lı dev­rim fik­ri­ni yer­leş­tir­me­li­dir. Çün­kü önü­müz­de­ki dev­rim, bur­ju­va de­mok­ra­tik ka­rak­ter­de si­ya­si bir dev­rim de ol­sa, zo­run ebe­li­ği­ne muh­taç­tır. Bu zor, pro­le­tar­ya ve onun dev­rim­ci par­ti­si­nin ön­der­li­ğin­de, her alan­da ör­güt­len­miş hal­kın, as­ke­ri, eko­no­mik ve ör­güt­sel zo­ru ol­ma­lı­dır. İk­na ve zor yön­tem­le­ri uyum için­de kul­la­nıl­ma­lı­dır. Si­ya­si ik­ti­da­rın ele ge­çi­ril­me­si için grev, ge­nel grev gi­bi eko­no­mik alan­da­ki zor bi­çim­le­ri, si­lah­lı ayak­lan­ma ile bir­leş­ti­ril­me­li ve uzun sü­re­cek bir iç sa­va­şa ha­zır­lık­lı olun­ma­lı­dır. Sa­va­şı gö­ze al­ma­dan za­fer müm­kün de­ğil­dir. Za­fe­ri ta­yin ede­cek sa­va­şın ba­şa­rı­sı ise ha­ya­tın her ala­nın­da sür­dü­re­ce­ği­miz uzun va­de­li ve çok yön­lü ha­zır­lık ça­lış­ma­la­rı­na bağ­lı­dır. Mü­ca­de­le bi­çim­le­ri­nin her tü­rü, ob­jek­tif ve sub­jek­tif ko­şul­la­ra uyum­lu ola­rak us­ta­ca kul­la­nıl­ma­lı ve tek ba­şı­na hiç­bir mü­ca­de­le bi­çi­mi­nin için­de bo­ğu­lun­ma­ma­lı­dır. Son çö­züm­le­me­de si­ya­si, eko­no­mik, de­mok­ra­tik, ide­olo­jik, kül­tü­rel, sa­nat­sal bü­tün mü­ca­de­le bi­çim­le­ri, si­lah­lı mü­ca­de­le bi­çi­mi­ne ta­bi ol­ma­lı ve onun güç­len­me­si­ne hiz­met et­me­li­dir.

Fa­şist dik­ta­tör­lük uzun bir sü­re ayak­ta ka­la­ma­ya­cak­tır. Hal­kı da­ha uzun bir sü­re bas­kı­sı al­tın­da tut­ma­ya gü­cü yet­me­ye­cek­tir. Uy­gun za­man­lar­da ona in­di­re­ce­ği­miz dar­be­ler, fa­şist dik­ta­tör­lü­ğün yı­kı­lı­şı­nı hız­lan­dı­ra­cak­tır.

İş­te önü­mü­ze koy­du­ğu­muz ya­kın he­def bu­dur: Fa­şiz­mi yık­mak ve ye­ri­ne pro­le­tar­ya ön­der­li­ğin­de de­mok­ra­tik bir dü­zen kur­mak.

Ye­ni yıl­da, gü­cü­müz yet­ti­ği oran­da, geç­miş de­ney­ler­den çı­kar­dı­ğı­mız ders­le­rin de yar­dı­mıy­la, kit­le­le­ri de­mok­ra­si bay­ra­ğı al­tın­da top­la­ma­ya ve fa­şiz­me kar­şı mü­ca­de­le­de ye­ni mev­zi­ler ka­zan­ma­ya ça­lı­şa­ca­ğız.
Ye­ni yı­la gi­rer­ken, ge­rek yurt için­de ge­rek­se yurt dı­şın­da­ki bü­tün iş­çi­le­re, emek­çi­le­re ve ar­ka­daş­la­rı­ma ses­le­ni­yo­rum: De­mok­ra­si bay­ra­ğı al­tın­da top­la­na­lım ve mü­ca­de­le ede­lim.

Za­fer bi­zim ola­cak­tır!
Kah­rol­sun as­ke­ri fa­şist dik­ta­tör­lük!
Ya­şa­sın sos­ya­lizm ve de­mok­ra­si mü­ca­de­le­si!

31 Ara­lık 1984’de ye­ni yıl do­la­yı­sıy­la Yılmaz Güney im­za­sıy­la ya­yın­la­nan bil­di­ri.

0 yorum:

Yorum Gönder