O, bir sanatçının niteliğini de sınıf bakış açısıyla ele almakta, gayet berrak tavır takınmaktadır:
“Genel anlamıyla sanatçının niteliğini belirlerken, toplumsal pratiğinin, yani siyasal ve kültürel çalışmalarının, toplumsal tutum ve ilişkilerinin ve eserlerinin hangi sınıfların hizmetinde olduğuna bakmalıyız. İşçi sınıfının, yoksul köylülüğün sorunlarına, toplumsal kurtuluş mücadelesi doğrultusunda hizmet ediyorsa, emekçi kitlelerin eylemleriyle yakından ilgileniyorsa, onların devrimci sınıf bilincini yükseltiyorsa, bu eylemlere maddi ve manevi destek oluyorsa, devrimci ruh ve kararlılığını kabartıyorsa, onlara bütün dünya emekçilerinin kardeşlik duygularını götürüyorsa, bilimsel sosyalizmin ideolojisi ve teorisini kendisine klavuz ediyorsa, bu sanatçı proleter devrimci bir sanatçıdır. Eksikleri, zaafları, yetmezlikleri olsa bile halkın sanatçısıdır.
Güzellikleri, bilgileri, yetenekleri, sanatları ve eserleriyleve en önemlisi toplumsal ilişkileriyle büyük burjuvazi, büyük toprak ağaları ve büyük toprak kapitalistlerine, soyguncu ve vurguncuların her türden sınıf çıkarlarına, gizli ya da açık, dolaylı ya da dolaysız toplumsal dayanaklar oluşturarak hizmet ediyorlarsa, kitlelerin sınıf mücadelesine yönelmelerini engelleyen, hafifleten, onları söz, yazı, müzik, demeç, şaklabanlık, gösteri, toplantı vb. çalışmalarıyla, sınıf çıkarlarını savunmaya değil de kölelik uzlaşmalarına çağırıyorsa, ya da uzlaşmalarını kolaylaştırıyorsa, sanat çalışmalarını ve ünlü olmanın avantajlarını sömürünün niteliğini gözlerden gizlemeye yarayacak biçimde sunuyorlarsa, bu sanatçılar öz itibariyle karşıdevrim yanlısıdırlar, özünde halk düşmanıdırlar. Bunlar kendi aralarında da, gerici, faşist, tutucu gibi sınıflamalarla ayrılabilirler. Fakat devrime karşı birleşirler.” (2)
Bu konuşmasının devamında; tarihi olarak, dünya çapında gelişen toplumsal ve siyasal hareketlerin kapitalizmin güçleriyle sosyalizmin güçlerini karşıkarşıya getirdiğine vurgu yapan Yılmaz Güney, sanatçılardan muğlak değil, net tavır takınarak saflarını belirlemelerini talep etmektedir. Bu bağlamda ilk aşamada sorduğu soru şudur:
“Kendilerini üne, paraya kavuşturan emekçi kitlelerin yanı mı?
Yoksa halkın sırtından geçinen burjuvazinin, toprak ağalarının yanı mı?”
Yılmaz Güney saflaşmayı bu genellikte bırakmaktan yana değildir. O, emekçi kitlelerin safında görünen, söylem düzeyinde sosyalizmden dem vuranlar arasında da son tahlilde safı emekçilerden, sosyalizmden yana olmayanların varlığının bilincindedir. Bu nedenle o, emekçi saflardan yana olduğunu söyleyen sanatçılara şu soruyu yöneltmektedir:
“Revizyonist, reformist bir ideoloji ve siyaset mi?
Her türden oportünizm mi?
Yoksa Marksizm-Leninizm mi?
Kabaca sorun budur.” (3)
Evet, burjuvaziyle proletarya arasında orta bir yol yoktur. Bu iki anayolun dışındaki tali yollar sonuçta bu iki yoldan birine bağlanır, ona geçişte hizmet eder. Bunun bilincinde olan Yılmaz Güney, emek saflarında olduğunu söyleyen sanatçıların ana halkayı tam olarak, sımsıkı kavramalarını istemektedir. O, bunun yolunun da Marksizm-Leninizm bilimine sarılmaktan geçitiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Güney Dergisi
“Genel anlamıyla sanatçının niteliğini belirlerken, toplumsal pratiğinin, yani siyasal ve kültürel çalışmalarının, toplumsal tutum ve ilişkilerinin ve eserlerinin hangi sınıfların hizmetinde olduğuna bakmalıyız. İşçi sınıfının, yoksul köylülüğün sorunlarına, toplumsal kurtuluş mücadelesi doğrultusunda hizmet ediyorsa, emekçi kitlelerin eylemleriyle yakından ilgileniyorsa, onların devrimci sınıf bilincini yükseltiyorsa, bu eylemlere maddi ve manevi destek oluyorsa, devrimci ruh ve kararlılığını kabartıyorsa, onlara bütün dünya emekçilerinin kardeşlik duygularını götürüyorsa, bilimsel sosyalizmin ideolojisi ve teorisini kendisine klavuz ediyorsa, bu sanatçı proleter devrimci bir sanatçıdır. Eksikleri, zaafları, yetmezlikleri olsa bile halkın sanatçısıdır.
Güzellikleri, bilgileri, yetenekleri, sanatları ve eserleriyleve en önemlisi toplumsal ilişkileriyle büyük burjuvazi, büyük toprak ağaları ve büyük toprak kapitalistlerine, soyguncu ve vurguncuların her türden sınıf çıkarlarına, gizli ya da açık, dolaylı ya da dolaysız toplumsal dayanaklar oluşturarak hizmet ediyorlarsa, kitlelerin sınıf mücadelesine yönelmelerini engelleyen, hafifleten, onları söz, yazı, müzik, demeç, şaklabanlık, gösteri, toplantı vb. çalışmalarıyla, sınıf çıkarlarını savunmaya değil de kölelik uzlaşmalarına çağırıyorsa, ya da uzlaşmalarını kolaylaştırıyorsa, sanat çalışmalarını ve ünlü olmanın avantajlarını sömürünün niteliğini gözlerden gizlemeye yarayacak biçimde sunuyorlarsa, bu sanatçılar öz itibariyle karşıdevrim yanlısıdırlar, özünde halk düşmanıdırlar. Bunlar kendi aralarında da, gerici, faşist, tutucu gibi sınıflamalarla ayrılabilirler. Fakat devrime karşı birleşirler.” (2)
Bu konuşmasının devamında; tarihi olarak, dünya çapında gelişen toplumsal ve siyasal hareketlerin kapitalizmin güçleriyle sosyalizmin güçlerini karşıkarşıya getirdiğine vurgu yapan Yılmaz Güney, sanatçılardan muğlak değil, net tavır takınarak saflarını belirlemelerini talep etmektedir. Bu bağlamda ilk aşamada sorduğu soru şudur:
“Kendilerini üne, paraya kavuşturan emekçi kitlelerin yanı mı?
Yoksa halkın sırtından geçinen burjuvazinin, toprak ağalarının yanı mı?”
Yılmaz Güney saflaşmayı bu genellikte bırakmaktan yana değildir. O, emekçi kitlelerin safında görünen, söylem düzeyinde sosyalizmden dem vuranlar arasında da son tahlilde safı emekçilerden, sosyalizmden yana olmayanların varlığının bilincindedir. Bu nedenle o, emekçi saflardan yana olduğunu söyleyen sanatçılara şu soruyu yöneltmektedir:
“Revizyonist, reformist bir ideoloji ve siyaset mi?
Her türden oportünizm mi?
Yoksa Marksizm-Leninizm mi?
Kabaca sorun budur.” (3)
Evet, burjuvaziyle proletarya arasında orta bir yol yoktur. Bu iki anayolun dışındaki tali yollar sonuçta bu iki yoldan birine bağlanır, ona geçişte hizmet eder. Bunun bilincinde olan Yılmaz Güney, emek saflarında olduğunu söyleyen sanatçıların ana halkayı tam olarak, sımsıkı kavramalarını istemektedir. O, bunun yolunun da Marksizm-Leninizm bilimine sarılmaktan geçitiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Güney Dergisi
0 yorum:
Yorum Gönder