8 Kasım 2011 Salı

Yıl­maz Gü­ney’in dün­ya ay­dın ve sa­nat­çı­la­rı­na çağ­rı­sı


Aşa­ğı­da, Yıl­maz Gü­ney’in 6 Ka­sım 1983 se­çim­le­riy­le Tür­ki­ye’nin de­mok­ra­tik­leş­ti­ği yön­lü ya­lan­la­ra kar­şı dün­ya ay­dın ve sa­nat­çı­la­rı­na yö­ne­lik yap­tı­ğı çağ­rı­yı ya­yın­lı­yo­ruz. Söz­ko­nu­su çağ­rı, “Mayıs” dergisi­nin 1984 ta­rih­li 3. sa­yı­sın­da ya­yın­lan­mış­tır. — Gü­ney
“Tür­ki­ye­li an­ti-fa­şist dev­rim­ci de­mok­rat bir sa­nat­çı ola­rak, ül­kem­de hâ­lâ de­vam et­mek­te olan iş­ken­ce­le­ri, in­san­lık dı­şı bas­kı ve dav­ra­nış­la­rı, in­san hak­la­rı­nın ha­ya­sız­ca ayak­lar al­tı­na alı­nı­şı­nı, Kürt ulu­su ve di­ğer azın­lık­lar üze­rin­de gün­den gü­ne yo­ğun­la­şan bas­kı­la­rı du­yur­ma­yı, bir gö­rev bi­li­yo­rum; ve bu ko­nu­da, de­mok­ra­si ve in­san hak­la­rı­nı sa­vun­ma mü­ca­de­le­mi­ze bü­yük kat­kı­la­rı do­ku­na­cak yar­dım­la­rı­nı­zı ri­ca edi­yo­rum. Fa­şizm ne­re­de olur­sa ol­sun, o, bü­tün in­san­lı­ğın or­tak düş­ma­nı­dır ve ona kar­şı el­bir­li­ğiy­le sa­vaş­mak ge­re­kir.
Bi­lin­di­ği gi­bi, 6 Ka­sım 1983’de, Tür­ki­ye’de ge­nel se­çim­ler ya­pıl­dı. Ge­ne­ral­le­rin ve on­la­rın gü­dü­mün­de­ki­le­rin id­di­ası­na gö­re, bu, “de­mok­ra­tik” bir se­çim­dir, ve so­nuç­ta “de­mok­ra­si­ye” ge­çil­miş­tir. Ne ya­zık ki, dün­ya­nın bir­çok ül­ke­sin­de ol­du­ğu gi­bi, Fran­sa’da da bu ya­la­na ina­nan­lar, ya da ger­çek­ten de­mok­ra­si­ye ge­çil­di­ği­ni sa­nan­lar ol­duk­ça ço­ğun­luk­ta. Rad­yo­lar, TV’ler ve ga­ze­te­ler, esas ola­rak, fa­şist ge­ne­ral­le­rin oyu­nu­na uy­gun ha­ber­ler ve yo­rum­lar yap­mış­lar ve dün­ya ka­mu­oyu­nun al­da­tıl­ma­sı­na önem­li kat­kı­lar­da bu­lun­muş­lar­dır. Fa­şist­le­rin ya­lan­la­rı­na, sah­te­kâr­lık­la­rı­na kar­şı çık­mak on­la­rın ter­tip ve hi­le­le­ri­ni boz­mak, her de­mok­ra­tın kut­sal gö­re­vi ol­ma­lı­dır.
6 Ka­sım se­çim­le­ri gös­ter­me­lik bir se­çim­dir. Fa­kat, bu­na rağ­men, hal­kın fa­şist ge­ne­ral­le­re ve on­la­rın as­ke­ri dik­ta­la­rı­na kar­şı ol­du­ğu, bu se­çim­de açık­ça or­ta­ya çık­mış­tır. Halk, Ge­ne­ral Ev­ren’in, açık­ça des­tek­le­di­ği, dev­let rad­yo ve TV’sin­den hal­kı oy ver­me­ye ça­ğır­dı­ğı “Mil­li­yet­çi De­mok­ra­si Par­ti­si”ne en az oyu ver­di. Gös­ter­me­lik ve sah­te bir “sos­yal-de­mok­rat” par­ti olan ve Ev­ren’in gü­ven­di­ği ki­şi­ler ta­ra­fın­dan ku­ru­lan “Halk­çı Par­ti”, halk­çı­lı­ğı sa­de­ce adın­dan iba­ret ol­ma­sı­na rağ­men, halk, bu par­ti­ye, de­mok­ra­si­ye duy­du­ğu öz­le­min ifa­de­si ola­rak yüz­de 30 oy ver­di. Halk­ta si­vil­leş­me umu­du ya­ra­tan, kad­ro­la­rı as­ker­le­ri al­ma­yan, gös­ter­me­lik de ol­sa mev­cut hü­kü­me­te eleş­ti­ri­ler yö­ne­ten Ana­va­tan Par­ti­si, “or­ta­di­rek” di­ye ta­nım­la­dı­ğı, iş­çi­le­re, köy­lü­le­re, me­mur­la­ra ses­le­ne­rek oy­la­rın ço­ğu­nu al­dı ve hü­kü­met ola­na­ğı el­de et­ti. Halk, ken­di­si­ne su­nu­lan üç al­ter­na­tif­ten bi­ri­ni seç­me­ye zo­run­lu bı­ra­kıl­mış­tı. Oy kul­lan­ma­yan­lar hak­kın­da so­ruş­tur­ma açı­la­cak­tı; ha­pis ve pa­ra ce­za­la­rı ko­nul­muş­tu.
6 Ka­sım ön­ce­si­ne ba­kar­sak, ge­ne­ral­le­rin na­sıl de­mok­rat ol­du­ğu­nu an­la­mak­ta zor­luk çek­me­yiz; se­çim­le­rin da­nı­şık­lı bir dö­ğüş ol­du­ğu­nu, ama­cın hal­kı ve dün­ya ka­mu­oyu­nu al­dat­mak ol­du­ğu­nu gö­rü­rüz.
Öy­le bir Ana­ya­sa ha­zır­lan­mış ve ka­bul et­ti­ril­miş­tir ki, hü­kü­me­te kim ge­lir­se gel­sin, de­ği­şen bir­şey ol­ma­ya­cak­tır. As­ker­le­re ABD ta­ra­fın­dan da­ya­tı­lan eko­no­mik-si­ya­si prog­ram ak­sa­ma­dan yü­rü­ye­cek­tir. Ku­ru­la­cak mec­lis gös­ter­me­lik­tir. Mec­lis­ten çı­kan ka­rar­la­rın ha­yat bul­ma­sı için, Cum­hur­baş­ka­nı Ge­ne­ral Ev­ren, Mil­li Gü­ven­lik Kon­se­yi üye­le­ri ve on­la­rın tes­pit et­ti­ği ki­şi­ler­den olu­şan “Cum­hur­baş­kan­lı­ğı Kon­se­yi”nin ona­yı ge­rek­mek­te­dir. On­la­rın ona­yı­nı al­ma­yan hiç­bir şey ya­pı­la­maz.
Sı­kı­yö­ne­tim kal­dı­rıl­dı­ğı tak­tir­de, sı­kı­yö­ne­tim gö­rev­le­ri­nin uy­gu­la­na­bil­me­si için bü­tün ted­bir­ler alın­mış­tır. Po­li­se, va­li­lik­le­re, böl­ge ko­mu­tan­lık­la­rı­na ola­ğa­nüs­tü yet­ki­ler ta­nın­mış­tır. Ki­şi ve ko­nut do­ku­nul­maz­lı­ğı, ki­şi­sel hak ve öz­gür­lük­ler, ha­ber­leş­me ve se­ya­hat öz­gür­lü­ğü, mah­ke­me ka­ra­rı­na ge­rek kal­ma­dan, po­lis ve va­li­lik­ler­ce is­ten­di­ği an­da yo­ke­di­le­bi­lir. Po­li­se, söz­de ya­sal, “öl­dür­me yet­ki­si” ve­ril­miş­tir. Sı­kı­yö­ne­tim mah­ke­me­le­ri­nin gö­rev­le­ri­ni, özel bir bi­çim­de se­çi­len ge­ri­ci ve fa­şist sav­cı ve yar­gıç­lar­dan olu­şan “Dev­let Gü­ven­lik Mah­ke­me­le­ri” yü­rü­te­cek­tir.
Emek­çi­le­rin, ay­dın­la­rın, öğ­ren­ci­le­rin, me­mur­la­rın eko­no­mik, de­mok­ra­tik ve si­ya­sal ör­güt­len­me hak­la­rı el­le­rin­den alın­mış­tır. Ye­ni ba­sın ya­sa­sı, ba­sı­nı kö­le­leş­tir­me ya­sa­sı ola­rak en açık bi­çi­miy­le or­ta­da­dır. Sa­nat, özel­lik­le si­ne­ma san­sü­rün kıs­ka­cı al­tın­da­dır. Son ola­rak TV için ha­zır­la­nan bir film, yet­ki­li­ler­ce sa­kın­ca­lı bu­lun­du­ğu için ya­kıl­mış­tır. Kla­sik bur­ju­va de­mok­ra­si­si­ni sa­vu­nan­lar, “kö­kü dı­şar­da ide­olo­ji­le­rin uşak­la­rı”, “ko­mü­nist”, “anar­şist”, “bö­lü­cü” ve hat­ta “va­tan ha­ini” ola­rak ad­lan­dı­rıl­mak­ta ve ço­ğu ta­ki­bat­la­ra uğ­ra­mak­ta­dır­lar.
6 Ka­sım se­çim­le­rin­den ön­ce ge­ne­ral­ler, “Bü­yük Tür­ki­ye Par­ti­si”ni, “Sos­yal-De­mok­rat Par­ti”yi, “Doğ­ru Yol” par­ti­si­ni, bur­ju­va par­ti­le­ri ol­ma­la­rı­na rağ­men ve­to et­ti ve se­çim­le­re ka­tıl­ma­la­rı­nı en­gel­le­di. Ba­ğım­sız ola­rak se­çi­me ka­tıl­mak is­te­yen yüz­ler­ce mil­let­ve­ki­li ada­yı, yi­ne ve­to edi­le­rek saf dı­şı bı­ra­kıl­dı­lar. Se­çim ön­ce­si öy­le bir ele­me ya­pıl­mış­tır ki, se­çi­me ka­tı­lan üç par­ti­den han­gi­si hü­kü­met olur­sa ol­sun, de­ği­şen bir­şey ol­ma­ya­cak­tır. Ni­te­kim, se­çi­mi ka­za­nan par­ti­nin baş­ka­nı Tur­gut Özal, 12 Ey­lül dar­be­sin­den ön­ce, Baş­ba­kan olan De­mi­rel’in yar­dım­cı­sıy­dı ve “24 Ocak Ka­rar­la­rı” ola­rak bi­li­nen IMF ka­rar­la­rı­nın uy­gu­la­yı­cı­sıy­dı ve 12 Ey­lül’den son­ra da, dev­let ba­ka­nı ve baş­ba­kan ola­rak gö­rev­len­di­ril­di. Se­çim­ler­den bir sü­re ön­ce gö­re­vin­den alın­dı ve “gü­ve­ni­lir” bir ki­şi ol­du­ğu için par­ti kur­ma­sı­na izin ve­ril­di.
6 Ka­sım se­çim­le­ri ya­pıl­mış­tır; söz­de “de­mok­ra­si­ye” ge­çil­miş­tir. Fa­şist bir ana­ya­sa­nın göl­ge­sin­de, söz, dü­şün­ce ve ör­güt­len­me öz­gür­lük­le­ri­ni ağır ce­za­lar­la sı­nır­la­yan ce­za ya­sa­la­rı ve özel mah­ke­me­le­riy­le, özel iş­ken­ce ev­le­riy­le, özel ce­za­ev­le­riy­le bir de­mok­ra­si. Se­çi­min he­men ar­dın­dan, BA­RIŞ DER­NE­Ğİ ku­ru­cu­la­rı, beş ile se­kiz yıl ara­sın­da de­ği­şen ce­za­la­ra çarp­tı­rıl­dı­lar. Mah­ke­me­ler, yi­ne ka­lem­le­ri kı­ra­rak idam ce­za­la­rı yağ­dı­rı­yor. Yi­ne “ye­ni de­mok­ra­si”nin onu­ru­na, Türk-Yu­nan ger­gin­li­ği­ni art­tı­ran ve Kıb­rıs’ta bir sa­vaş çağ­rı­sı olan “Ba­ğım­sız Türk Dev­le­ti” ilan edi­li­yor. Yi­ne “ye­ni de­mok­ra­si”nin onu­ru­na, ek­mek­ten tu­za, ben­zin­den kib­ri­te her­şe­yin fi­atı yük­se­li­yor. Kürt ulu­su üze­rin­de teh­dit­ler, bas­kı­lar, kı­yım­lar yo­ğun­la­şı­yor. Er­me­ni azın­lı­ğın kont­ro­lu için ye­ni bir ma­sa “Er­me­ni Ha­re­ket Ma­sa­sı” ku­ru­lu­yor. Kont­rol­ler, ara­ma­lar, ev bas­ma­lar hız ka­za­nı­yor. Ya­kın­da idam­lar ye­ni­den baş­la­tı­la­cak. Ce­za­ev­le­rin­de ha­yat her za­man­ki gi­bi kö­tü. Eğer dün­ya de­mok­rat ka­mu­oyu, ge­ne­ral­le­rin sun­du­ğu “de­mok­ra­si oyu­nu” kar­şı­sın­da sus­kun ve ka­yıt­sız ka­lır­sa, in­san hak­la­rı­nın de­mok­ra­si­nin çiğ­nen­me­si­ne se­yir­ci kal­mış ola­cak ve on­la­rın utan­maz ce­sa­ret­le­ri­ne bo­yun eğ­miş ola­cak­tır. Fa­şist­le­rin dü­zen­le­di­ği “de­mok­ra­si gül­dü­rü­sü” bo­zul­ma­lı, ge­ne­ral­ler la­yık ol­duk­la­rı tep­ki­le­ri gör­me­li­dir­ler. Fa­şiz­me kar­şı dur­mak, ye­ni bir dün­ya sa­va­şı­na kar­şı dur­mak de­mek­tir. Siz­le­rin, Tür­ki­ye’de, de­mok­ra­si, in­san hak­la­rı, dün­ya ba­rı­şı­na kar­şı, ulu­sal azın­lık­la­rın ulu­sal ve kül­tü­rel hak­la­rı­na kar­şı kı­lınç­la­rı­nı ku­şan­mış olan ge­ne­ral­le­re ve on­la­rın sa­dık si­vil ta­kip­çi­le­ri­ne tep­ki­niz, uya­rı­nız, dün­ya ba­rı­şı, in­san­lık onu­ru ve de­mok­ra­si mü­ca­de­le­si için bir ka­zanç ola­cak­tır.
Tür­ki­ye’de idam ve iş­ken­ce­le­re son ve­ril­me­li­dir. Bü­tün si­ya­si tu­tuk­lu ve hü­küm­lü­ler için ge­nel bir af çı­kar­tıl­ma­lı­dır.
İş­çi­le­rin, köy­lü­le­rin, ay­dın­la­rın ve sa­nat­çı­la­rın üze­rin­de­ki bas­kı­la­ra son ve­ril­me­li­dir. Bir bü­tün ola­rak emek­çi hal­kın, eko­no­mik-de­mok­ra­tik-si­ya­si hak ve öz­gür­lük­le­ri ta­nın­ma­lı, ör­güt­len­me ya­sak­la­rı kal­dı­rıl­ma­lı­dır. De­mok­ra­si­nin ku­ral­la­rı ge­çer­li kı­lın­ma­lı, in­san hak­la­rı la­yı­kıy­la ko­run­ma­lı ve gü­ven­ce al­tı­na alın­ma­lı­dır.
Kürt ulu­su ve di­ğer azın­lık­lar üze­rin­de sür­dü­rü­len bas­kı ve yok et­me ça­ba­la­rı­na son ve­ril­me­li, ulu­sal ve de­mok­ra­tik hak­la­rı ta­nın­ma­lı­dır.
Çağ­rı­mı­zın yan­kı­sız kal­ma­ya­ca­ğı­na, se­si­mi­ze ku­lak ve­ri­le­ce­ği­ne ina­nı­yo­ruz.
Say­gı­la­rı­mı ve en iç­ten duy­gu­la­rı­mı ka­bul edi­niz…”

(Ma­yıs, sa­yı 3, 1984, say­fa 39-41)

0 yorum:

Yorum Gönder